Ercan Öksüzle İpekyolu Röportajı

İPEK YOLU GAZETESİ ADINA ERCAN DİCLE’NİN “ZİLAN DOSYASI” ADLI KİTABIN YAZARI İKRAM İŞLER İLE YAPTIĞI SOHBET

  1. Kitabın adı neden “Zilan Dosyası”?

Kitabın isminin Zilan Dosyası olması Zilan katliamı ile ilgili olarak geniş bir araştırma yapma isteğinden doğdu. Olayı mümkün olan en geniş açıyla değerlendirmeme fırsat verebilmesi için kendimi isimle sınırlamak istemedim. İsmine “dosya” adını vermemin amacı ilgili her şeyi koyabilmek içindir. Gördüğünüz gibi iki ciltlik bir çalışma oldu. Elimdeki verilerin bir kısmını eledikten sonra bu çalışma oluştu. Veriler hakkında seçici olmadığımız düşünülmemeli. Kitap seçilmiş verilerden oluşuyor.

  • Bu kitabı yazmanıza hangi duygular neden oldu?

Orada ölenlerin akrabaları ile yaptığım konuşmalar sürekli psikolojik olarak beni etkilemiştir. Çocukluk çağımız bu anlatılanlarla geçmiştir. Öldürülenlerin aralarında bizzat benim akrabalarım da vardır. Bunlar için yakılan ağıtlar halen kulağımdadır. Uzun zaman evlenmeyen kadınlar gördüm. Orada nişanlısı, karısı, çocuğu ölenler, annesini kaybedenler kardeşinden bir daha haber alamayanlar uzun zaman ağıt yaktılar. Bu ağıtlardan bazıları dengbêjlerin seslendirmesiyle klam oldu. Stran oldu. Kadınlar karalar bağladılar. Ömürleri boyunca bu karaları atmadılar. Kadınlar yemin ederken orada şehit olan insanların başlarına ettiler yeminlerini. “Erê serê Alo (Alo’nun başı üzerine)! ya da “Erê qebra Heyderê bêmiraz (Muratsız Heyder’in kabrî üzerine)! Gibi yeminler içinde büyüdük. Onlar hiç unutulmadı. Hep hatırlandı.

Bu kitabın yazılmasında etkili olan bir neden de Erciş’li bazı insanların (ki kendilerini yerli ve Türk diye ifade ediyorlardı) kürtleri sürekli aşağılayan bazı söylemler içinde olmalarıydı. Bu aşağılamaya maruz kaldık ve sırf bu yüzden birçok kavgaya karışmak zorunda kaldık. En yakın dediğiniz bir arkadaşınızın davetine avdet ettiğiniz bir esnada annesinin dedikleri bu sözlerin anlamlarını bilenleri incitiyordu. Bir arkadaşımın annesi önüme yemek koyarken bana bakarak şunu söylediğini hatırlıyorum. “Kürtten olsa evliya koma gelsin avluya!,” Bunu neden söylediğini çok sonra anlayacaktım. Haliyle incinme hadisesi de anladıktan sonra olmaktadır.

 Yüzümüze bu ve buna banzer çok söz söylenmiştir. Örneğin: “Kürt ne bilir bayramı fir fir içer ayranı.” “İt girer kürt girmez!””Yılan balaları!” Bunun gibi sözler yüzümüze karşı okunuyordu. Son zamanlarda kesildi. Dillendiren olduysa da biz duymadık. İncitici olan bu sözler sizi öncelikle bunların neden böyle bir tepki gösterdikleri hakkında sizi araştırmaya itiyor.

  • Kitabı hazırlarken sizi en çok etkileyen ne oldu?

Kitabın içeriği ortaya çıktıkça yakılan ağıtların boşuna olmadıkları daha iyi anlaşılmaya başlandı. Hatta denebilir ki o ağıtlara konu olan olayların çok daha ağırı olaylarla karşılatık. Sözle anlatılamayacak olan şeylerin söze dökülmesi canınızı yakıyor. Ağlayarak yazdığımız çok konu olmuştur. Özellikle bana başından geçenleri anlatan şahitlerin duyguları etkillemiştir. Dayısı kızının kafatasını önünde gören Mihemedê Nado’nun ağlaması çok etkileyiciydi. Katliam yerinden kaçan uzun zaman yollarda sıkıntılar yaşadıktan sonra bir köye giden ve yorgunlukla hemen uyumaya başlayan Mihemedê Nado’ya uyandıktan sonra köylü kadınlar ayran ve ekmek getiriyorlar. “Hoca” diyor bu ekmekle ayranı gördüm annem geldi aklıma. O da bana ayran ve ekmek getiriyordu. Kendimi tutamadım o anda ağladım bütün köylü kadınlar benle ağladılar. Yine yazarken bizi etkileyen bir olay da “Delal kızın” Yaşadıkları olmuştur. Delal çocuk yaşta bir kızdır. Yaşadıkları sonunda aklını oynatmıştır. Ercişli çocuklar kendileriyle dalga geçerek büyüdüler. Sonunda Delal Ercişli sarhoşlar tarafından ağaçlık bir yerde tecavüz edildikten sonra öldürülmüştür. Bu ölümü ne devlet sorgulamıştır ne de millet. Bu ve bunun gibi binlerce olay görrsünüz. Biz bunun bir kısmını yazabildik. Yazdıkça inciniyor insan ve incindikçe daha çok yazası geliyor. Rüyamda yardım isteyen adalet isteyen küçük çocukların feryatları uzun zaman uyutmamıştır beni.

  • Kitap neyi anlatıyor?

Kitap Türkiye’nin Doğu Anadolusunda Vangölü hafzasında yer alan Zilan Vadisinde yaşanan bir katliamı konu ediniyor. Bu katliam anlatılırken iki bakış açısı kullanılmıştır. Genel ve özel açılar. Buna bilim dilinde yakınsak ve ıraksak bakış açıları da denilir. İçinden bakmak ve dışından bakmak. Olay ve olguların özel veya direkt nedenleri ile genel ya da dolaylı nedenleri incelenmiştir. Aynı şekilde etkileri de direkt veya dolaylı etkileri biçiminde ele alınmıştır. Koçgiri, Elazığ, zilan ve dersim olayları biri birine bağlantılar içinde incelenmiştir. Biri birilerine etkileri vurgulanmıştır.

  • Bu kitapla neyi amaçlamak istediniz?

Bu kitap tarihini bilmeyen bir topluma tarihinin bir dönemini anlatıyor. Tarihini bilmeyen bir toplum diyoruz gerçekten şu an bize anlatılan tarihin ne bölgeyle ne de dünya ile bir bağlantısı bulunuyor. Oturulup siyasi ve ideolojik nedenlerle masa başında yazılan bir tarih anlayışı vardır. Geçmiş mümkün olduğunca çarpıtılarak anlatılmış, toplumun bilmesi istenmeyen bütün olaylar es geçilmiş ya da başka türlü anlatılmıştır. Her olay ters düz edillmiş insanların beyinleriyle oynanmıştır adeta. Zilanda ölenlerin çocukları babalarını suçlayacak hale getirilmişlerdir. Algı dünyası alt üst edilmiş her şey devletin görmemizi istediği biçiminde hazırlanarak toplumun beynine işlenmiştir. Kendini, dedesini, annesini, kadeşlerini beğenmeyen, onları kendine yabancı gören bir dolu kuşak yetiştirilmiştir.

  • Kitabın içeriğinden biraz bahseder misiniz?

Birinci cilt teorik bir çalışmanın bir ürünüdür. Yani o dönemde yazılan gazeteler, (İç basın, dış basın ilgili kitaplar vs) ile ilgili çalışmalardan oluşmaktadır. Bü tür çalışmalar kitap taraması,ya da bir kütüphane çalışması olarak isimlendirilir. İkinci cilt, bir alan araştırmasıdır. Katliam yerinde ve çevresinde yaşananları konu edinmektedir. Katliam öncesinde, katliam sırasında ve sonrasında yaşananlar yaşayan şahitlerin antlattıklarından aktarılmaktadır.

Bölümler şu şekildedir: 1. Cilt: 1.Zilanı tanıtım, 2.Yaşananların nedenleri, 3. Olayların başlangıcı ve gelişimi genellikle günlük gazetelerden Cumhuriyet Gazetesinin (Cumhuriyet o dönemin yarı resmi Gazetesidir) anlattıklarından, ve dış basının yazdıklarından aktarılmaktadır. Bu cilt üç bölamden oluşmaktadır.

 2. Cilt: 4.Şahitlerin gözüyle Zilan olayları, 5. Ağrı ve Zilan olaylarının Sonuçları, 6. Ekler, 7. Yararlanılan kaynaklardan oluşmaktadır.

  • Kürt halkı yeteri kadar Geliyê Zîlan katliamını biliyor mu?

Maalesef hayır. Kürt halkı genel anlamda kendi tarihini bilmiyor. Birakın Kürt halkını Türk halkı da bilmiyor. Türkiye’de anlatılan tarihin dünya gerçeği ile ve Türkiye gerçeği ile ilgisi bulunmamaktadır. Daha önce de değindiğimiz gibi Türkiye’de yazılan tarih o dönemin egemen ideolojisiyle yazılmış bir tarihtir. Hem genel tarih çarpıtılmıştır, hem de özel olarak Kürtlerin tarihi hakkında özellikle bilgi bulunmamasına özen gösterilmiştir. Okullarda okutulan tarih bilgisi bir tarihten çok uydurulan bir dizi film senaryosu gibidir. Bu yüzdenne kürtler ne de Türkiyede yaşayan bişka topluluklar kendi tarihleriyle ilgili bir şey bilmezler. Kendileri araştımadıkça bir şey öğrenmeleri de zaten mümkün olamayacaktır.

  • Bu kitap gelecek kuşaklara ne verecek? Sizce yeteri kadar ışık olacak mı?

Bir kitabın bütün bir tarhii anlatması elbette mümkün değildir. Biz bütün bir tarih üzerinde değil, sadece bir olayın aydınlanmasını sağlamaya çalıştık. Kendi anlatımı içinde de bir çok eksiği olacaktır. Bir katliamı eğer sayısal verilerden ibaret görmüyorsanız, onu kitaplar anlatamaz. Orada ölen her insan ayrı bir algıdır. Hobileriyle, fobileriyle, kaygıları endişeleri, gelecekle ve geçmişle ilgili düşünceleri, aşkları kinleri nefretleriyle ilgili olarakbakıldığında buna kitaplar yetmez. Onbeş bin kişinin öldürüldüğü iddiası vardır. Onbeşbin dünya yokolmuş demektir. Bir insanın bile duyguları üzerine yazılan kitaplardan koca bir psikoloji bilimi meydana gelmiştir.

Bu kitabın vermesini istediğim bir yöntem olmasıdır. Olay ve olgular incelenirken mümkün olduğunca belgesel verilere dayanılmalı ve objektif olunmalıdır. İnsanlar gerçekler hakkında yanıltılmamalıdır. Bu çalışmanın örnek olmasını diliyorum. Gençlerden beklediğim kendi gerçekliklerini en yalın halleriyle öğrenmeye çalışmaları ve araştırmalara başkasının gözüyle değil kendi gözleriyle bakarak anlamaya çalışmalarıdır.

  • Kürt halkına bu konuda bir çağrınız olacak mı?

Bir hikaye vardır.

“Bir yazarın torunu dizinin üzerine oturup kendisine bir soru soruyor: “Dedeciğim masallarda insanlarla aslanlar hep kavga ediyor. Aslanlar çok güçlü oldukları halde masalın sonunda hep insanlar kazanıyor. Neden Acaba?

Dedesinin yanıtı ilginçtir. Masalları insanlar yazıyor da ondan evladım. Bir gün gelip da aslanlar da kendi masallarını yazarlarsa onlar da kazanacaklar. İnsanın yazdığı masalda aslanlar kazanacak değil ya.

Sadece kürtlere değil bütün halklara şunu söylemek isterim. Kendi masalınızı kendiniz yazmadığınız sürece siz değil o masalı yazanlar kazanacaktır.

Tarkan’ın bir şarkısında bir söz geçer: Başkası olma kendin ol. Böyle çok daha güzelsin. Ya gel sahici sahici ya da anca gidersin. Bu söz bütün insanlar için söylenmiş ahlak içerikli bir sözdür. Doğal olmayı öğütler. Yapmacık tavırlardan uzak durmaktan bahseder.

Kürt gençlerinin de diğer dünya gençliği gibi kendi tarihini yazacağından eminim. Bu kitap bu anlamda bir örnek olursa çok sevinirim.

  1.  Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Eklemek gereken şey şu olabilir: Türkiyede aydınlar, gazeteciler, televizyonlar özellikle de sosyologlar toplumsal sorunlarımıza yeteri kadar eğilemiyorlar. Bunun nedenleri vardır elbette. Ancak bazı dönemsel politikalara takılıp kalmaları gerçeği görmelerine engel olmaktadır. Bilim dönemsel değil, evrensel gerçeklerin peşinde koşar. Korkuyla, çıkarla bilim yapılamaz. Bilim bir gönül verme meselesidir. Gerçeğin açıklanmasına birtakım çıkar gruplarına rağmen gönül vermek ve onları en az bin sene sonrasını düşünerek hareket etmek gerekir. Büyük düşünmek gerekiyor. Gelecek ancak büyük düşünebilen aydınların elindeki fenerlerle aydınlanabilir.

Zilan Dosyası yazarı  İkram İŞLER CV

Van Erciş İlçesine bağlı Pêrtax (Dinlence) köyünde 1965 yılında doğdu. Ailesi o küçükken köyden Erciş’e göçtü. Sırasıyla Cumhuriyet İlkokulu, Erciş lisesi ortaokul ve lise bölümlerini bitirdikten sonra, A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya fakültesi Sosyoloji bölümünü bitirdi. Okulda 12 Eylül askeri hareketin en baskıcı olduğu bir dönemde Dokuz arkadaşıyla birlikte A.Ü. DTCF Öğrenci derneğini kurdu. Bu yüzden iki kere gözaltına alındı. Mahkemede serbest bırakıldı.

 Bir yıl süren Asteğmenlikten sonra 1989’da Kırıkkale ye bağlı Delice İlçesinin Büyükyağlı Kasabası’nda öğretmenlik hayatına başladı. Aynı yıl babasını kaybetti. Annesi için Erciş’e atama istedi. Beş yıl Erciş lisesinde Öğretmenlik ve idarecilik yaptıktan sonra seçilmiş on öğretmenle birlikte sürgün edildi. Diğer öğretmenle Ercişe geri döndükleri halde o İstanbul’a geçti. İstanbul’da Sırasıyla Beykoz İmam Hatip Lisesi, Ortaçeşme Kız meslek lisesi, Paşabahçe Ferit İnal lisesi, Ümraniye Nevzat ayaz süper lisesi, Ümraniye kız meslek lisesi ve Asiye Ağaoğlu Lisesinde Felsefe, sosyoloji, psikoloji ve Mantık derslerinden oluşan, felsefe-psikoloji grubu derslerine girdi. Uzman öğretmenlik ünvanı aldı. İstanbul’da kaldığı süre içinde İstanbul Kürt Enstitüsünde çalıştı. Kitap komisyonunda Kurdiya Hêsa ve Gav bi Gav Kurdi 1 adlı kitapların yazılmasında görev aldı. 2005 yılında İstanbul Kürtçe dil merkezi’nde kendi kitaplarıyla dil dersleri verdi. Bu kurslar politik nedenlerle kapatılınca Kürtçe için yapılacak çalışmaların devam ettirilmesi amacıyla Dil merkezinin diğer öğretmen ve öğrencileriyle birlikte çareler aradı. Koma Hewara Kurdi grubunun kuruluşunda yer aldı. Daha sonra oluşturulan TZP-KURDİ grubunun çalışmaları içinde görev aldı. Öğretim araç ve gereçleri hazırlama komisyonunda çalışmalarını sürdürdü. Enstitünün öğretim kitabı olan Hinker’in hazırlanmasında yer aldığı komisyondan ayrılarak Van’a tayın istedi.

Öğretmenliğe daha sonra Van Kız Meslek Lisesinde devam etti. Van’da kendisinden istenen Hinker Destpêk adlı kitabı Sadık Varlı ile birlikte hazırladı. Fakat bu kitap çeşitli nedenlerle yayınlanmadı.

Kürtçe dili ile ilgili olarak panellere konuşmacı olarak katıldı. İstanbul Kürt Enstitüsü Yayın organı olan Zend dergisinde ve Navenda Çanda Mezopotamya’nın yayın organı olan Jiyana Rewşen dergilerinde yazıları yayımlandı. İstanbul Kürt Enstitüsünün 2010 yılının duvar takvimini hazırladı

Van da 2013 yılında Qahir Bateyi ile birlikte Sitav yayınevinin açılışında çalıştı. Burada kitapların hazırlanması çalışmalarının teknik işlerini (sayfa düzenlemesi gibi) yürüttü. Sitav yayınları 2014 takviminin çalışmasında görev aldı.

Van Kurdi-Der’de Kürtçe ders vermeye devam etti. Kürtçe öğretmen yetiştirme proğramında görev aldı.

Eserleri:

1.Gav bi gav Kurdî 1, (Adar Jiyan ve Sadık Varlı ile birlikte yazdılar)

2. Kurdiya Hêsa (Adar Jiyan ve Sadık Varlı ile birlikte yazdılar

3. Çîrokên Gelêrî û Destana Şemikê Bêdiran

4. Mîrze Mihemet û Çavreşa Qîza Mîrê Ereban

5. Zîlan Dosyası 1-2